Geçen günlerde yazdığım bu  köy tavuğunun mis gibi suyunu değerlendirmek için silikon kaplarımı kullandım.



dondurucuya koyup bekledim ve kolayca çıkarttım

ardından poşetleyip çocuklara yaptığım her çorba ve pilava eklemek için dolaba kaldırdım.

sizlere de fikir olması açısından paylaşmak istedim. hem pratik hem sağlıklı

MOTİFLERE TAM GAZ DEVAM


Motifler hızla tamamlanıyor. geçen ay sevgili Rabia'nın motiflerini göndermekte gecikince bu aya sarktı :(

çok keyifli ilerliyor gerçekten çok severek yapıyorum. iyiki varsın alonenes :)




bu arada yeşil zeminle harika olacak bu battaniye

YEDİĞİMİZ TAVUK İSE BU NE?

Dr. Yavuz Dizdar: Sağlıklıdır diye Tavuk eti tüketenler Üretimdeki denetimsizlik nedeniyle büyük tehdit altında, Tavuk eti kullanılan ilaçlar ve yemler nedeniyle kanserojen unsurlar taşıyor


İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. 
Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın MEME kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır...( kulaklarımda çınnn çınnn çınlıyor bu cümle !)
Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış değil... Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor. Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor...
- Hiç anlayamadım hocam...
Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?
- Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz?"

       maalesef arkadaşlar sağlığımız bu kadar ucuz. işte kanıtı. bu tabakta gördüğünüz tavuk(!), dedemiz ve babaannemiz tarafından köyde mısırla buğdayla yetiştirildi. çok şükür çocuklarım şanslı bu konuda pek çok sebze meyve köyümüzden geliyor organik olarak gönül rahatlığıyla yiyoruz. ama tavuğu ilk kez bu yıl denedik. bana gönderdikleri tavuğu pişirdim, inanın eve yayılan tavuk kokusu hiiç benzemiyordu marketlerde satılanlara. 
       Sanırım artık evime girmeyecek bu tavuk çakmaları. etin rengine kemiğin rengine bakar mısınız, belki bu tavuk senede sadece 1 - 2 kez pişecek evde ama olsun, lastik gibi kokan antibiyotikli tavukları yemektense senede 1 kez adam gibi gerçek tavuk yemeyi tercih ederim.

yazının devamını okumak isterseniz, buradan alıntıdır.

OMLETİM ARTIK SÖNMÜYOR

Benim gibi çocuklarına yumurta yedirmenin farklı yolunu arayanlar için bir alternatiftir omlet. Pişirip küçük karelere böldüğümde ellerine de çatalı alıp seve seve yiyorlar "kendim yiycem" ısrarlarına da çözüm bulmuş oluyorum. Ama piştikten sonra o puf puf olan omlet sönüp incecik oluyor ve biraz da soğuyunca tadı da çok hoşlarına gitmiyordu. Sevgili Cahide'nin Omlet yapmanın püf noktası adlı postunu okuyunca hemen denedim. Cahide bu işi biliyor gerçekten, sonuç harika.


PÜF NOKTASI: “Omletin daha iyi kabarması için, yumurtayı çok az çırpın.”




MALZEMELER:

4 adet yumurta
3 tepeleme yemek kaşığı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay bardağı dolusu peyaz peynir
Varsa küçük doğranmış, sucuk sosis
Biraz maydanoz veya dereotu
Çok az karabiber
tuz
( ben burada süt kaymağı da ekliyorum hem çok faydalı hem de anlamadan yiyorlar)

YAPILIŞI:
Öncelikle kuru malzemeleri karıştırın.
Peyniri rendeleyin ve ya ufalayın.( sucuk, sosis vb. ile çeşitlendirilebilir)
Un ve kabartma tozunu ekleyip karıştırın.
En son yumurtaları ve yağı ekleyip hafifçe, sadece karışana kadar çırpın.Çok çırpmayın!
Çok az tereyağı veya zeytinyağıyla yağladığınız tavayı ateşe koyun ve omlet malzemenizi tavaya döküp yayın.
Altını kısıp, kapağını kapatın.
Omlet kabarıp, tavayı salladığınız zaman cıvık yeri kalmamışsa, bir spatula yardımıyla omleti ters çevirin.
Arka yüzünü de ateşi hafif yükselterek kızartın ve servis tabağına ters çevirerek alın